Kara Kedinin Günlüğü

…eğer susarsam,öfkem yitik bir vadide yankılanır.

Kalenderiler

Kaba ve kalın hatlarıyla,yaşadığı toplumun nizamına karşı çıkarak,dünyayı kaale almaya değer görmeyen ve bu düşünce tarzını günlük hayat ve davranışlarıyla da açığa vuran tasavvuf akımına Kalenderiyye denir.Kalenderilik tek parça bir yapı sergileyen,hatta tek bir tarikat şeklinde teşkilatlanmış bir tasavvuf akımı değildir.Her biri kendi yaşadağı devir ve bölgede islam dışı ilan edilen Beyazid-i Bistami,Cüneyd-i Bağdadi ve Hallacı Mansur gibi tanınmış mutasavvıflar,zühd ve takvanın yerine ilahi aşk ve cezbenin galip olduğu,bir anlamda erken Vahdet-i Vücud’cu nitelik taşıyan bu muhalefet kanadının ilk temsilcileridir.

Kalenderiler,insanların nazarlarında iyi veya kötü görünmeye ve onların vereceği hükme itibar etmezler.Çoğu zaman,şekil ,örf ve adeti tahrip etmek,toplum kurallarından kurtulmak için çalışırlar.Zahidlerin ve ibadet düşkünlerinin uydukları merasimlerin onların yanında yeri yoktur.

Kalenderileri diğer tarikat ve teşkilatlardan ayıran temel farklılıklar olmasına rağmen,bir kalenderi olabilmek için genç ve bekar olmanın yeterli şart olduğunu,diğer tarikatladaki gibi bu çevreye dahil olabilmek için taliplerde belli nitelikler aranmadığını söyleyebiliriz.Genç ve bekar olmaktan maksatta,kalenderilerin göçebe hayatı yaşayabilmesinin bir ön koşulu olması ve bunun tarikatın varlığı ile ilgili değil,dervişin kendisine,ötekine ve mekana yolculuğunun,yani oluşunun gerektirdiği bir sebebiyetle ilgisi dolayısıyladır.Kalenderilik mistik doğrularını oluştururken hem doğrudan doğruya hemde Melamilik vasıtasıyla Hint-İran mistisizmine dayanmıştır.Melametilerle Kalenderiler arasındaki fark,esas olarak toplum karşıtı tavırlarda ve nafile ibadetleri yapıp yapmamakta belirmektedir.Melameti anlayışı daha öteye götüren Kalenderler,topluma muhalefet konusunda daha aktif ve isteklidirler.Onlar için kalp temizliği esas olduğundan,Melametiler gibi gizli gizli ibadet etmek yerine,hiç nafile ibadet etmezler;zira bunun gereğine inanmazlar;ancak farzları yerine getirirler.

Seyahate elverişli bütün zamanlarda durmadan dolaşan bu insanlar,yaşadıkları serbest hayat tarzı,şer’i esaslara uymakta kendilerini hiçte bağımlı hissetmemeleri,şeriat ve toplum kurallarına ve ahlak prensiplerine fazla aldırmamaları itibarı ile yaşadığı çevre ile uyuşmayan pek çok gence de cazip gelir.Özellikle işten güçten ve efendisinin baskısından yılmış köleler,kaçak mahkumlar,ailesi ile uyuşmayan delikanlılar,şer’i kaidelerle,ibadet ve ahlak esaslarıyla başı hoş olmayan birçok kimse için bir kurtuluş yolu olmaktadır.Ve saçı,sakalı,bıyığı ve kaşları kazıyarak,yarı çıplak düşünülen yollar elbet birgün yarin kapısını çalacaktır.

Onlar için semah,vecd haline girebilmek için bir metot,esrar ise bir araçtı.Davullar ve ziller eşliğinde yapılan raks,toprağı titretmediyse gönülleri titretmekteydi.Belki de topraktan değil de gönüllerden düşülmeliydi yola;toprağa değil de gönle dönebilmek için,ateş gerekliydi.İçtikleri esrarın ve şarabın etkisiyle kendilerinden geçerek tam bir vecd içine giren dervişler,yavaş yavaş coşarak defler,kudümler ve ziller eşliğinde ilahiler söyleyerek,ateşin etrafında raksa koyuluyorlardı.

İlgi çekici biçimde dilenir,bazen gruplar halinde şehir şehir,kasaba kasaba ve hatta köy köy ilahiler söyleyerek dolaşmakta,önlerine çıkana keşkül denilen hindistan cevizi kabuğundan veya o biçime uydurularak madenden yapılmış olup,iki yanındaki zincirle boyuna asılan,içi çukur ve genişçe kabı uzatarak verilen para veya yiyecekleri toplamaktadırlar.Dilenmelerinin sebebi fakr ve tecerrüd esasının bir gereği olarak,nefslerini aşağılamak ve böylece onun hakimiyetinden kurtulmak içindir.Riyazat’a (nefs) sadıktırlar.Yani insanın nefsini,hertürlü dünyevi zevkten olabildiğince alıkoyarak ancak hayatını sürdürebilecek asgari şeylerle yetinmeye alıştırmasıdır riyazat.Nefsini sınırlamak değil,onu tanımak ve keşfetmektir.

Kalenderilik,alem halkının hayrında şerrinde olmamak,cennet ve cehennem korkusu taşımamak,mücerred olarak cihanı dolaşmaktır.İnsan,terk ü tecrid gibi önemli bir nakde ve teslim,rıza,tehvid ve sabır servetine malik olduktan sonra;parayı,altın ve gümüşü,malı ve mülkü hiçbir zaman özlemeyecektir.Hz Muhammed’e atfedilen ünlü “Fakirlik benim övüncümdür”hadisi de bahis konusu edilerek,fakr,insanı en olgun ve yüksek manevi mertebelere eriştiren bir telakki olarak takdim edilir.Zira insanı bu dünyanın bütün kaygılarından kurtararak her iki dünya da aziz edecek olan fakr’dır.Fakr insanı sultan yapar.Tecerrüd yani bütün insanlardan,dolayısıyla beşeri zaaflardan ve eksikliklerden soyutlanmakta böyledir.Fakirler Allah’ın has kullarıdırlar;felekler onlar sayesinde durur.Peygamber mahşer günü onlarla iftihar edecektir;çünkü onlar Allah’tan başka kimseye meyletmemişlerdir.

Kalender kelimesi de,kanaat,lütuf,nedamet,diyanet ve riyazat kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur.Kanaat,yani insanın hayatını sürdürebileceği kadar dünyalıkla yetinmesi.Lutf,Allah’ın emrine tazim,mahlukatına şefkat göstermek.Nedamet kişinin bütün hatalarından,günahlarından ve bütün yersiz işlerinden pişmanlık duyması.Diyanet,islamın emir ve nehiylerine harfiyen uymak.Rizayat,insanın nefsani arzularını terbiye etmesi sebebiyle bizzat Hz.Muhammed tarafından tavsiye olunmuştur.

Kalenderilik Ortodoks tasavvufa ve siyasi ve toplumsal nizama karşı bir muhalefet,bir tepki temelinden yola çıkar.1240 yılındaki Babai isyanı,Anadoludaki muhalif Kalenderi zümrelerinin katıldığı hatta teşkilatlanmasına önayak oldukları ilk ayaklanma hareketidir.Müslümanlarla Hristiyanların eşit olduğunu,mülkiyetin ortak olması gerektiğini savunan ve Babailer isyanından sonra Kalenderi zümrelerinin düzenleyip yönettikleri ikinci büyük ayaklanma hareketi 1416 yılında vuku bulan Şeyh Bedru’d Din isyanıdır.Ve tarih boyunca Şahkulu,Bozoklu Celal,Şah Kalender gibi isyan hareketleri Kalenderilerin toplumsal alan ile olan yakın ilgilerini göstermek açısından önemlidir.

Kalenderilerin topluma ve merkezi yönetime bu kadar açıktan muhalefetleri, Kalenderiliğin mistik ve sosyal temelindeki toplumu ve inançlarını yadsıyan bir geleneğinin olması yanında,bu dervişlerin geldikleri sosyal kesimlerin yapısal özelliklerini de beraberinde taşımaktadır.

(Köleler,suçlular,işsizler,güçsüzler ve eşkıyalar.)

Kalenderiler mahrem yerleri hariç hemen tamamıyla çıplak gezmekte olup,sırtlarından güneşte kurutulmuş bir koyun veya keçi postu taşırlar.Bu onların yaz kış kıyafetidir.Ellerinde ucu topuzlu bir asa,bellerinde çeşitli işlerinde kullanılmak üzere bir nacak vardır.Onların nazarında cami ile meyhanenin hiçbir farkı yoktur.

Son olarak,farklı isimler altındaki Kalenderi zümrelerine bakacak olursak:Haydariler;esrar içmekten sarhoş bir şekilde durmadan şiirler okuyarak şehir şehir gezen serseri dervişler.Boyunlarından ve kulaklarından demirden halkalar taşıyan ve hatta bereket sembolü olarak erkeklik organlarına da bu halkalardan takan Haydariler,namaz yerine sema ve raksı tercih etmektedirler.

Rum Abdalları:yalınayak,başı kabak ve tenleri çıplak,yalnız birer tennure giymiş oldukları halde dolaşmaktadırlar.Bedenlerinde ise kiminin Zülfikar resmi,kiminin Hz.Ali adı,kiminin ise yılan resmi bulunmaktadır.Kendileri hiçbir dine ve hiçbir millete mensup sayılmaz.

Camiler:ellerinden içki kadehi eksik olmayan bu zümre yalnız sakal ve bıyıklarını traş etmekte,saçlarını ise tamamıyla uzakmaktadır.Başları açık ve yalın ayak dolaşırlar.Okumaya yazmaya ve seyahate düşkündürler.Fırsat buldukça genç kadınlarla ilişkiye girerler.

Torlaklar:saç,sakal ve bıyık ve kaşlarını kazıtmakta,saçlarını beyaz keçeden bir külahla örtmektedirler.Yarı çıplak ve yalın ayak gezerler.

Şemsiler:şaraba olan düşkünlükleri onları çoğu zaman sarhoş gezdirir.

Nimetullahiler:her pazartesi gecesi zikir meclisi düzenleyip,ayinler yaparak ilahiler söylerler.

Ve Bektaşiler: 17 Yüzyıla kadar süren birliktelik.

Kasım 20, 2010 - Posted by | Biyografi

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum bırakın