Kara Kedinin Günlüğü

…eğer susarsam,öfkem yitik bir vadide yankılanır.

Ne Olacak Sonumuz!

Birçok değişik imge kullanmak istiyorum hayatımda. Farklı olmak için değil. Ama sadece anlatamadıklarımı değişik ifadeler ile betimlemek amacındayım. Sizlere sormak istiyorum şunu; Dün gece uyurken bir rüya gördüm, çağların duvarı uzuyordu önümde. Çürümüş et kokuları yükselen insanlık aynı etten bir yığındı bu rüyada. Ve sürekli çağ atladığını düşünse de, sadece yaşamını kolaylaştırmıştı aslında üretimden, düşünmekten ve daha birçok şeyden uzaklaşmıştı hep bir sonraki çağ içerisinde insanlık. Bağrına uğultusu sinmişti dünyanın. Tutunamayanların sesiz çığlıkları ise endişeden kaskatı kesilmişti bu duvar karşısında. Genizlerine hakim olmaya yüz tutmuş bu çürümüşlüğün dayattığı yaşamı kim isterdi ki acaba merak ediyorum?

Yıkılan onca fikir, gelişen onca dinamik yapı, atılan onca adım neden bir yerlere taşıyamıyordu toplumları. Loş ışıklar altında gizli saklı olan idealar aslında kurtaracaktı hümaniteyi. Oyuklardan sızan ışığın üzerine düştüğü bu garip ekoloji vahşi gözlerini parıldatıyordu, her onu değiştirmek isteyene. Korkuyorlardı aslında ve utanmalarıda bu korkularından türeyen, onlara kesilmiş cezalardır onlar bunu göremese de.

Yontmalar, hiyeroglifler, kabartmalar, ardından zamanın içerisinde keşfedilen papirüs üzerine gerçekleştirilen yazım dili bile artık karşı çıkamıyordu bu yapıya. Sınırlandırılıyor, yasaklanıyor ve önüne setler çekiliyordu. Aslında insanlığa büyük bir armağandı yazmak, anlatmak ve düşüncelerini eyleme dökmek. O kadar zarif bir işti ki bizler bunu layıkı ile hiçbir zaman yapamıyoruz.

Sonuç olarak güne düşen, dünün artıklarına baktıkça bugün. Zümrütten, somaltından ve yakuttan saraylar görüyoruz geçmiş tarihimizde. İçlerinde cariyeler, hadım ağaları kontrolünde tutsak. Perşembe Anna, çarşamba Nina, salı ..nın günü. Ne günümü?

Tabi ki efendisinin çürümüş bedeninin altında döşek, üstünde yorgan olma günüdür. Anna, nina ve niceleri için. Uluların, bahtiyarların otağ kurduğu, cihangirlerin kandan, buhurdan kudurduğu inlerde yaşayan, bir görünen tarihi yaşadık bizler. Günün kokuşmuşluğunu ve çürümüşlüğünü görenler ya sadece ahir zamanda, seher yeliyle nasıl bir ağaç ürperirse, yukarıda bahsettiğimiz o kokuşmuş duvar da muttasıl öyle ürperiyordu. Ya da başka vakitlerde ise sadece tek büründüğümüz canlı formu yarasa gibi olmamızdı bunlara tek sebep. Tek farkımız bizler günün her saatinde sokaklardayız.

Ne olacak sonumuz diye düşündüğünde tutunamayanlar. Tek çıkar yolu muammanın üstüne oturmuş sır kapısını aralamaktır diye fısıldıyor çevre sesler.

Peki sizce ne olacak sonumuz?

Mart 26, 2008 - Posted by | Anti - Popüler Politika, Anti Popüler Politik, Öykü, Biyografi, Deneme, Edebiyat, F.KAfka, Felsefe, Günce, Kültür & Sanat

1 Yorum »

  1. yazılarınız ile igileniyoruz bizle temasa gecerseniz seviniriz

    Yorum tarafından köse kapmaca | Kasım 28, 2010 | Cevapla


Yorum bırakın